Table of Contents Table of Contents
Previous Page  540 / 1068 Next Page
Information
Show Menu
Previous Page 540 / 1068 Next Page
Page Background

't

MÜHENDİs VE MAKİNA DERGİSİ, HAZİRAN 1990,

s.

20

KUPÜR373

1I111111111111111111111111111111111111111111111111111111111111111111111111111111111111111111111111111111111111111111111111111111111111111111111111111111111111111111111I1111I111I1111111111111111111111111111111111111111111I1111II11I111111111111

ÇEVREYİ BOZMADAN

SANA YİLEŞMEK

Güneş GÜRSELER

Tekirdağ Milletvekili

=- -

~ -=

anayi günümüz toplumunda ekonomi-

nin merkezi, büyümenin itici gücü durumundadır.

Bütün ulusların değişen gereksinimlerini

karşılaya-

bilmeleri için verimli bir sınai taban gereklidir. Teme~

insanı gereksinimlerin pek çoğu ancak sanayinin

sağladığı mal ve hizmetlerle karşılanabilir.

Sanayi, bütün bu olumlulukları

sağlayıp

büyümeyi gerçekleştirirken, doğal kaynak tabanını

tüketir, oradan malzeme çekeL 18. yüzyılda ortaya

çıkan sanayi devrimi ile birlikte üretim büyük çapta

artınca, insan, o zamana kadar doğada ekolojik

dengeye zarar vermeyecek biçimde varolan inorga-

nik maddeleri tüketimi arttırmak amacı ile, şekillerini

ve yerlerini

değiştirerek,

kendi aralarında ya da

çeşitli organik maddelerle birleştirerek, kimyasal

bileşikler halinde kullanmaya başladı.

Bunu yapabilmek için de büyük ölçüde enerji

gereksinimi

duydu ve bunu fosil yakıtları (kömür,

petrol, doğal gaz ve bunların türevieri) kullanarak

karşıladı.

Sonuçta, gerek sınai üretim sırasında süreç

artığı olarak boşaltılan ve atılan maddeler, gerekse

sınai ürünlerin tüketimi

sonunda doğal çevreye

iade edilen atık ve artıklar doğal çevreye zarar verir

hale geldi.

Işte, doğrudan ya da beslenme zinciri yoluyla

insan vücuduna giren ve biriken kurşun, civa, arse-

nik gibi ağır metallerden, ortaya çıkardıkları oksijen

talebi nedeniyle suların niteliğini bozan ve sulardaki

ekosistemi tehdit eden besin, kağıt ve deri sanayi-

lerinin atıklarına, bu işlemler için gerekli enerjiyi

sağlayan fosil yakıtların kullanılmasının ortaya

çıkardığı büyük boyutlu hava kirliliğine kadar tüm

çevre

sorunları,

büyük ölçüde dünyadaki

sınai

gelişimin sonucudur.

Sanayi faaliyetlerinin olumsuz çevre etkileri

başlangıçta hava, su ve toprak kirliliğinin yöresel so-

runları olarak görülmüştür. Ikinci Dünya Savaşı'ndan

sonra ortaya çıkan gelişme ve yayılma ise kamuo-

yundaki kaygıları hızla arttırmış, çevre korunması

V8

ekonomik büyüme konularının geniş çapta tartışıl-

ması sonucunu getirmiştir. 1960'ların sonlarında ar-

tan bilinçlenme hükümetleri

ve sanayicileri

çevre

koruması ve kaynak muhafazası politikaları ve prog-

ramları oluşturmaya, bunları yönetecek kuruluşları

kurmaya itmiştir.

Bu çalışmalar bazı ülkelerde olumlu sonuçlar

sağlamış, çevre kalitesinde önemli

iyileşmel~ı'

gerçekleşti riImiştir.

Fakat dünya bütün olarak ele alındığında, kirli-

lik kaynak ve sebebierinin çok daha karmaşık ve

yaygın olduğu, giderek daha da belirgin olarak or-

taya Çıktığı görülmüştür. Kirlilik sorunları önceleri ye-

relken, şimdi bütün dünyayı etkileyebilecek hale

gelmiş, toprakların, yeraltı sularının ve insanların zirai

mücadele i1açlarıyla zehirlenmesi genişlemiş, kimya-

sal kirlenme dünyanın her köşesine yayılmış, toksik

kimyasal maddelerden kaynaklanan büyük kazaların

sayısı çok artmıştır.

Bütün bu çevre sorunları içinde günümüzün

bir başka gerçeği de, üçüncü dünya ülkelerinin

daha ağır bir baskı içinde olduğu, kalkınmak ve. sa-

nayileşmek için kendi doğalarını tüketmekte

devam

ettikleridir. Tarım, ormancılık, enerji üretimi, maden-

cilik, doğal kaynak ihracı, bu ülkelerin ekonomile-

rinde önemli

bir faktördür.

Artan yoksulluk

ve

işsizlik, kontrol edilemeyen" aşırı nüfus artışı, doğal

kaynaklar üzerindeki

baskıyı arttırmaktadır.

Bu

baskıları karşılamaya çalışan gelişmekte olan ülkeler,

bir de, sanayileşmiş ülkelerin kendi toplumlarında

çeşitli nedenlerle tepki toplayan ve üretim maliyeti

giderek artan sanayilerini ihraç baskısı aıtındadırlar.