Böyle bir kalkınma anlayışı içinde de sanayi iti-
ci güçtür.Ancak,onu çevreyi bozmadan etkinliğini
sürdürecek, yararını sağlayacak konuma getirmek
gerekir.
Bunun sağlanmasında en önce yapılması ge-
reken de, endüstriyel
yerleşimin ülke genelinde
-
---
Bugün dünyadaki aç insan sayısı, insanlık ta-
rihinin en yüksek noktasındadır. 1980'de, 87 ülke-
de 340 milyondan fazla insan yeterli kalori alamadan
kalmıştır. Uluslararası düzeyde kişi başına düşen
gelirde geniş farklılıklar vardır. Bu farklar 1984 yılı
için, düşük gelirli ülkelerde 190 dolardan, sınai piya-
sa ekonomilerinde 11.430 dolara kadar yayılmak-
tadır. Dünyanın yoksul ülkeleri, ihracat gelirlerini art-
tırmak için doğal kaynaklarını tüketmektedirler. Ge-
nellikle gelir artışı ekonomik zarar pahasına sağlan-
maya çalışılmaktadır. Bu zararın boyutları o kadar
büyük bir hızla genişlemektedir ki, çevre bozul-
masının ekonomik kalkınmayı kösteklemesinden
korkulmaktadır.
21. yüzyılın ortalarında bir yerde 10 milyar ol-
ması beklenen dünya nüfusu, bu nüfusun ih-
tiyaçlarını
karşılayabilecek şekilde kalkınmanın
sürdürülmesini, sanayileşme ile çevreyi korumanın
birlikte yürütülmesini
zorunlu kılmaktadır. Bu ne-
denle, gelecek nesillerin sahip olacağı .imkanları
tehlikeye sokmadan,
bugünkü neslin ihtiyacını
karşılamayı hedef alan bu kalkınma tarzını uygula-
maya sokmak gerekir. Bunun için de öncelikle in-
san refahında ekonomik olmayan değerlerin de ro'l
oynadığını ve bunların başında da çevrenin gel-
diğini kabul etmek gerekir. Gelecek nesil/erin doğal
kaynaklara gereksiniminin karşılanabilmesi için, ye-
nilenebilir doğal kaynakların tümüyle tüketilmeden
ve kaliteleri düşürülmeden kullanılması zorunludur.
Tükenebilir doğal kaynakları da, Gelecek nesillere
bunlardan yararlanma olanağı tanıyacak şekilde bu-
günkü nesillerin kullanması gerekir. Bunun için de
çevreye olan zararları önceden tahmin edip önle-
mek için, herhangi bir politikanın ekolojik boyutları-
nın da ekonomik, ticari, enerji, tarım ve diğer boyut-
larıyla birlikte ve aynı zamanda ele alınması gerekli-
dir.
MÜHENDis VE MAKiNA DERGiSi, HAZiRAN 1990,
s.
21
KUPÜR373
111iii11ii111i1111111111
iiiiiiii
1111111111111111111111111111111111111111111111111111111111111111111111111110 11111111111111111111111111111111111111111111111111111ııııııııııııııııııııffilITfıITııııııııııııııııııııTIlıııııı1III111II1111111111
~evre .ki~lenme
~i.ni~ gelişmi~ ülkele~~e, .geniş halk kalıcı bir plana bağlanması ve bu plan çerçevesinde
kıtlelerının tepkı~ı~ı çe~mesı, daha ıyı bır çevre ve sanayi kuruluşlarının yapımına izin verilmesidir.
yaşam koşulları ıçın verılen mücadele, "kirli'" sanayi-
.
leri-bu ülkeleri terketmeye zorlamaktadır. Öncelikle ..
~e~en bu ~şamada yapılması gereken bır
yoğun çerve kirliliği yaratan kimya, kağıt, petroı',
on:mlı de.gerle~dırm~ de, yatırımın çevre.~~.1etki
çimento, tekstil gibi sanayiler, kötü bir çifte standart
~egerı~nd~rmes~~e ta~l.tutulmasıdır. Yalnız urunlere
anlayışıyla gelişmekte olan ülkelere gönderilmek-
e ~roJel~re d~~II, polıtıka ve programlardan çevre-
tedir.
ye onemli etkısı olanlara da geniş bir çevresel etki
değerlendirmesinin uygulanması
gerekir. Birçok
ülkede bu değerlendirme yapılmaktadır.
Ne yazık ki ülkemizde henüz, ne endüstriyel
yerleşim genel bir plana bağlanmış ve ne de çev-
resel etki değerlendirmesinin mevzuatı hazırlanıp
uygulamaya konulmuştur. Türkiye'de bugün hala
yatırımcılar sadece imar planlarına uymak koşuluyla,
istedikleri
yere, istediği fabrikayı kurup, istediği
üretimi yapmakta ve çevreyi bozmaktadır. Henüz
yönetmeliği
de çıkarılmadığı
için, çevresel
etki
değerlendirmesi de yapılmamaktadır. Oysa çevreyi
bozmadan sanayileşebilmek için, sanayi tesisin ku-
ruluşundan önce tüm özelliklerini bilmek, değerlen-
dirmeyi yapmak ve ona göre yatırım kararı vermek
gerekir.
Çevreyi
bozmadan sanayileşebilmek için,
endüstriyel
yerleşim planında belirlenen yerine
çevresel
etki değerlendirmesi
incelemesinden
geçirilerek yapılmasına izin verilen sanayi tesisinin
arıtma ünitesini de kurması" sanayicinin bu maliyet e
katlanması gerekir. Sanayicinin bu maliyete katlan:-
ması, Çevre Kanunu'nun 29. Maddesi
hükmüne
uygun ol~rak desteklenmelidir. Ancak, bu desteğin
sağlanmasıyla birlikte, çevre kirliliğinin yarattığı ha-
sarın bir de topluma maliyetinin olduğunu düşün-
mek gerekir. Orneğin, kirliliğin insan sağlığında
yaptığı bozulmaların gerektirdiği
tedavi giderleri,
tarımsal üretimde, su ve orman ürünlerinde verimlilik
düşüşü gibi kayıplardır. Ancak, insan yaşamının
değeri,
estetik değerler,
doğal
kaynakların
tükenmesi, gel~cek kuşaklara devredilenkirlilik gibi
parasalolarak ölçümlenmesi
çok güç hasar ve
kayıplar gözönüne alındığında, bu hasarın maliyeti-
nin belirlenmesinin de pek kolayolmadığı
ortaya
çıkar. Işte bu noktada, özel maliyetle, toplumsal ma-
liyeti eşitleyebilecek bir vergilendirme anlayışının
getirilmesi gereklidir.
Işte bütün bunları yapabilmek, yani, Türkiye'
nin çevreyi bozmadan sanayileşmesini
sağlaya-
bilmek için, Türkiye'yi kapsayan global bir çevre strat-
ejisinin oluşturulması gereklidir. Böylelikle, çevre
programlarına istenilen etkinlik sağlanabilecek, kay-
nak savurganlığına yol açılmayacaktır.