Table of Contents Table of Contents
Previous Page  600 / 1068 Next Page
Information
Show Menu
Previous Page 600 / 1068 Next Page
Page Background

SOSYAL DEMOKRASI SHP GENEL MERKEZİ AYLıK DERGİSİ, 11 ŞUBAT 1993,

s.

24

KUPÜR411

Değişimin Temeli

GüneJ GÜRSELER

SHP Tekirdag Eski Milletvekili

H

erkes bir değişimden söz ediyor. Değişim nere-

de? 2000'li yıllann 'Yeni Gerçekler'ini hazırla-

yan bugünün gerçeklerini değiştiren ne? Hangi

sorulara yanıt bulmak durumundayız? Neyi sor-

gulamalıyız?

. Bizim çocuklarımızın miras olarak devralacaklan

dünya, bizim gereksinimlerimizi karşıladığı gibi onla-

nnkini de karşılayabilecek mi?

Yanıtlamamız gereken soru budur. Böyle bir

soruyu gündeme getiren insanlığın temel sorunu da

dünyanın, gezegenimizin sağlığının tehlikeli biçimde

bozulması ve bozulmanın da sürmekte olmasıdır.

Bugün temel yaşam sistemleri; su, hava ve top-

rak, değişim niteliğinde önemli bozulmalar yaşamak-

tadır. Temel yaşam sistemlerindeki bu değişim yaşa-

ma gücünü bu sistemlerden alan tüm canlılan

etkilemektedir. Türler yok olmakta, ormanlar tüken-

mekte, çÖlleşme hızla sürmekte, kutuplar erimekte,

mevsimler değişmekte ve bu arada insan nüfusu da

hızla artmaktadır.

Sorun budur. Sorgulanması gereken de bu nok-

taya nasıl gelindiğidir.

Elimizdeki ekonomik göstergeler ne derse de-

sin, eğer bugüne kadar !Jygulanan ekonomik sistemle-

rin sağladığı varlıklılık gelecek kuşaklar pahasına ya-

ratılabilmişse ve yoksul insan sayısı giderek artıyorsa

hiçbir ekonominin ya da ekonomik sistemin başarılı

olduğu söylenemez.

Dünyanın bugün geldiği noktanın sorumlusu

iki ekonomik sistemdir. Her iki sistem de yarattıklan

bu sonuç nedeniyle başarısızdır. Dünyada yoksulluk

önlenememiştir. Dünyanın bir bölümü sürekli yoksul-

laşırken, bir bölümü de yoksullaşanlann sırtından sü-

rekli tüketen bir düzeye gelmiştir. Bu arada da olan

gezegenin doğal dengesine olmuş, ekonomik çöküş ile

çevre koşullarındaki kötüleşme karşılıklı birbirini bes-

lemiştir.

Gerçekleri Kavramak Gerek

Bu gerçeği kavramada neyi değiştireceğiz? Bir

ülkedeki ormansızlaşmanın tüm gezegenin biyolojik

zenginliğini azalttığı, bir kıtada çevreye saçılan kim-

yasal maddelerin bir diğer kıtada cilt kanserine yol

açabildiği ve herhangi bir yerdeki C02 emisyonun ik-

lim değişikliğini her yerde hızlandırabildiği bir dö-

nemde, ekonomik politikaların belirlenmesinin,

kal-

kınma politikaIannın, sanayileşmenin aİtık tek başına

ulusal düzeyde bir ilgi alanı olarak kaldığını söyle ye-

biliyor muyuz?

, Doksanlı yıllar bitene kadar dünya nüfusuna

bir milyar insan daha eklenecek ve bu insanların her

biri maddi anlamda daha doyurucu bir yaşam peşinde

koşacaktır. Oysa daha bugün, dünya nüfusunun yakla-

şık %25'i en basit yiyecek, giyecek ve bannma gerek-

sinimlerinin karşılanamadığı "mutlak yoksulluk" sıill-

nnın altında yaşamaktadır.

Doğal dengedeki bozulmanın hızı arttıkça, eko-

nomik sistemlerin işleyişi ile doğal sistemlerin kendi

işleyişleri arasındaki açıklığı kapatma çabalannda uğ-

ranılan başansızlık açıkça ortaya çıkmaktadır.

İşte bunlar bugünün gerçekleri ve 2000'li yılla-

nn da yeni gerçekleri olacaklar. Dünyada değişimi dü-

şünenler, değişim üzerine yazıp konuşanlar bu nokta-

dan hareket ediyor ve küresel ekonominin yeniden

biçimlendirilmesini, ekonominin dayandığı doğal kay-

naklan ve çevre sistemlerini tahrip etmeyen "canlı bir

ekonomi"nin nasıl oluşturulabileceği konuşuluyor.

Ekolojik açıdan sağlıklı bir kalkınmanın ne ol-

duğu ve nasıl gerçekleşeceği tartışılıyor. Bu tartışma-

lar yapılırken gündemi ekoloji-ekonomi ilişkisi belirli-

yor. Uluslaraşın ekolojiden, uluslaraşın sorumluluk

yükleniminden, yeni bir uluslararası ekonomik düzen-

den, uluslararası ortak eylemden, dünyanın ortak mal-

lanndan, askeri güvenlik kavramının yerini alacağı

düşünülen çevresel güvenlik kavramından söz edili-

yor.