TEKİRDAG YENİ İNAN GAZETESİ, 10 HAZİRAN 1995
KUPÜR444
Temel İlkeler
Çevre hukukunda, çevreye zarardan sorumluluk "KU-
SURSUZ SORUMLULUK" olmalı, kirletenlerin sorumlu-
luğu da "KİRLETEN ÖDER" ilkesine göre düzenlenmelidir
"Kirleten Öder" ilkesi oluşmuş kirliliğin kirleticiye ödettril-
mesiyle sınırlı kalmayıp kirliliğin oluşumunu engelleyen
önlemler alma sorumluluğunu da kapsayacak biçimde yo-
rumlanmalıdır.
Çevre hukukunun dayanması gereken en temel ilke ise
"ÖNLEYİCİ YAKLAşıK" olmalıdır. Çevreyi kirletenlerin
sorumlu tutulmaları ve mayada gelmiş kirliliğin tedavi
ettirilmesi son derece önemli bir gerekliliktir. Ancak, temel
hedef çevrenin kirletilmesinin önlenmesi olmalıdır. Daha
açık bii anlatımla çevre hukukunun temel yaklaşımı, çevre
sorunlarını ortaya çıkmadan engellerneyi ve yatırım öncesi
çevre duyarlılığını geliştirmeyi hedefleyen bir doğrultuda
olmalıdır.
Çevre her sektör ile ilişki içinde olduğundaı çevre mev-
zuatının sektörler arası ve geniş kapsamlı olması zorunlu-
'dur. Bu durum çevre mevzuatının geniş ve karmaşık olma-
sın sonucunu doğurmuştur. Karmaşık mevzuat da "yetkili
merci" sorununu sık sık ortaya çıkarmaktadır. Bu durumda
çevre mevzuatının koruma ve geliştirmeye yönelik bölümü-
nün tek bir yasada toplanması ve yetki karmaşasına yol aç-
madan düzenlenmesi en önemli çözüm önerilerinden birisi-
ni oluşturmaktadır. Bu yasanın çerçeve bir yasa olması ve
yönetmeliklere atıf yaparak geniş bir alanı düzenlemesi ge-
rekir. Çevreyle ilgili olan, ancak çevre değerlerinin işletil-
mesini hedefleyen kültür varlıklarının konınması, ormanıa-
nn korunması gibi konular ise ayn yasalarda düzenlenmeli-
dir.
Çevre konusunda çıkar çelişkileri ön plandadır. Bu çıkar
çatışmalarını kamu yararına esas olarak önlemeye çalışmak
çevre hukukunun görevi olmalıdır.
Çevre hukukunun uluslarrası niteliğini daha ileri yak-
laşımlara taşımak gerekir. Dünyayı tek bir ekosistem olarak
düşüııdüğümüzde,
çevre hukukunun da küresel sorunlara
karşı küresel çözümler önündeki engelleri kaldırmamız
gereği ortaya çıkar. Bu doğrultuda egemenlik alanlarının
daraltılması geleceğin hukuk gündeminde ilk sırada olacak-
tır.
Çevre hukukunun dayanması gereken en temel ilkeler-
t
den birisi de yaklaşım sorunuyla ilgilidir. Çevre hukukunun
,yaklaşımı insan merkezi olmamalıdır. İnsanı veri alan ve üs-
tün tutan bir anlayışın çevreyi koruması düşünülemez. Çev-
re hukukunun yaklaşımı, çevre değerlerini ve bütün canlıları
merkez alan çağdaş bir bakış ve yorum olmalıdır.
(Baştarafı dünkü sayımızda)
'~/
{A9').
ÇEVRE HUKUKUNUN TEMEL
J
4
a -
ÖZELLİKLERİvEİLKELEKİ
10.~.
l
ıı~
Çevre hukuku yeni bir hukuk disiplinidir. Bunu dikkate
alarak çevre hukukunun. özelliklerini ve bundan yola çıka-
rak temel ilkelerini saptayabiliriz.
-
Temel Özelikler
Çevre hukuku, toplumun tüm aktörlerini (devlet, kamu-
sal-özel kuruluşlar, yerel yönetimler, bireyler) ilgilendiren
toplumsal bir hukuktur. Bu yönüyle dinamik bir hukuk dalı-
dır.
Çevre toplumsal değişimlerle yakından ilgilidir. Bu açı-
dan kamu özel hukuk ayırımını aşan bir konumdadır.
Çevre hukukunda dayanışma felsefesinin ağırlığı hisse-
dilir. Toplumdaki tüm taraflar olduğu kadar, bütün insanlık
açısından da dayanışmayı gerekli kılan bir alanİ düzenle-
mektedir.
Hukukun konusunu insan oluşturur. Çevre hukukunda
ise insana karşı canlıları ve doğayı koruma anlayışı da ege-
mendir. Ayrıca, gelecek kuşaklar da hakkın konusunu oluş-
turmaktadır.
Çevrenin sınır tanımaz niteliği, çevre hukukuna da yan-
sımaktadır. Hava ve su kirliliği başta olmak üzere çevresel
değerlerin sınırlarının çizilmemesi sorunları sınırötesi bir
kimliğe büründürmekte ve çevre hukukuna uluslararası nite-
lik kazandırmaktadır.
Çevre konusunda standartların belirlenmesini gerekli kı-
lan bir yapı vardır. Çevre, bilimsel gelişmelerle çok yakın-
dan ilgilidir. Çevre tertibatını ve derecesini bilimsel geliş-
melerin getirdiği olanaklarla anlayabildiğimiz için çevre hu-
kuku da teknik ve bilgi birikimi ile çok yakından ilişki için-
de olacaktır.