Güneş Gürseler
Hukuk düzenimiz kendisini, yargılayıp cezaevine koyduğu kişileri sık sık çıkardığı tartışmalı yasalarla affetmek zorunda hissediyor. Ancak bu af uygulamalar hiçbir zaman eşitlikçi olamıyor daima görmezden gelinenler, kapsam dışında bırakılanlar oluyor.
Şimdi de adına “af” denilemeyen ama fiilen bazı hükümlülerin cezaevinden çıkarılmasını amaçlayan, aslında “tasarı” olan fakat “Türk Tipi Başkanlık Sistemi” gereği iktidar milletvekilleri tarafından hazırlanmış gibi yapılan bir “yasa teklifi”ni parlamentomuz pandemi günlerinde maske kuşanmış milletvekillerimiz ile yasalaştırmaya çalışıyor.
Virüs korkusu ile can derdinde olan insanımız ise şaşkın.
İnsanımız şaşkın çünkü, salgın nedeni ile cezaevlerinde tehlikede altında olan yaklaşık 300.000 kişinin tutuklu ya da hükümlü ayırımı yapılmadan tahliyelerinin sağlanmasına yönelik düzenleme yapılacağı beklentisi yaratılmıştı. Parlamentoda görüşülen ise 11 farklı yasayı değiştiren 70 maddelik bir teklif.
Bu teklif ile:
- İNFAZ HAKİMLİĞİ YASASI,
- TÜRK CEZA YASASI,
- CEZA MUHAKEMELERİ YASASI,
- CEZA VE GÜVENLİK TEDBİRLERİNİN İNFAZI HAKKINDA YASA,
- ÇOCUK KORUMA YASASI,
- DENETİMLİ SERBESTLİK HİZMETLERİ YASASI,
- KAÇAKÇILKLA MÜCADELE YASASI,
- HAKİMLER VE SAVCILAR YASASI,
- TERÖRLE MÜCADELE YASASI,
- CEZA İNFAZ KURUMLARI İLE TUTUKEVLERİ İŞYURTLARI KURUMUNA İLİŞKİN BAZI MALİ HÜKÜMLERİN DÜZENLENMESİ HAKKINDA YASA,
-
- YARGI HİZMETLERİNİN ETKİNLEŞTİRİLMESİ AMACIYLA BAZI YASALARDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR YASA
değiştiriliyor.
Görüldüğü gibi amaç cezaevindekileri virüsün hayati tehlikesinden hızlıca kurtarmak değilmiş. Amaç gene bir “torba yasa tasarı teklifi” ile bir taşla çok kuş vurup bir çok yasada ilgili kesimlerin tartışıp katkı koymasına imkan tanımadan değişiklikler yapmakmış.
Bu teklifi “hazırlayan” milletvekillerimizi milletvekilliği yapmış bir avukat olarak kutluyorum. Ceza hukuku uzmanlığı gerektirecek derinlikteki bu teklifi imzaları ile sunmaları büyük cesaret ve özveridir. Ben yapamazdım. Zaten gerek de olmazdı, çünkü o dönemlerde “erkler ayrımı” geçerli idi. “Bakanlar kurulu” vardı ve “yürütme” yasa tasarısını hazırlayıp TBMM’ne sunardı, milletvekillerini öne sürmeye gerek kalmazdı. Milletvekili olarak gerçekten kendi hazırladığımız yasa tekliflerini sunardık.
Bu yazımda söz konusu “af” teklifinin hukuki yanlışlıklarını, Anayasa’ya aykırılığını, yaratacağı adaletsizlikleri belirtmeyeceğim. 90.000 tutuklunun durumunun dikkate alınmadığını, yazarların, gazetecilerin, siyasilerin durumlarında bir iyileştirme yapmadığını belirtmekle ve bu torbanın adaletsiz ve örtülü bir “af” peşinde olduğunu tekrarlamakla yetineceğim.
Amacım asıl soruna dikkat çekmek:
Bu düzen yargılayıp cezalandırdıklarına bir süre sonra neden hep “pardon” diyor?
Çünkü bu düzen de kendisinin oluşturup bağımlı hale getirdiği yargı sistemine güvenmiyor, yapılan yargılamadan, bazılarının cezalandırılmasından bazılarının da cezalandırılmamasından memnun değil.
Cezaevleri neden sürekli dolu ve de neden yeni cezaevleri inşa ediliyor?
- Nüfusumuz artıyor buna karşılık ortalama kültür düzeyimiz ve kişi başına düşen milli gelirimiz artmıyor.
- Gelir dağılımı adaletsiz, tarım işsiz yaratıyor, kente göç durmuyor, ekonomik ve sosyal sıkıntılar, işsiz sayısı, suça yönelim artıyor.
- Yargı sistemiz hukuk eğitiminden başlayan devasa sorunlar yumağı içinden sonu gelmeyen reform paketlerine rağmen çıkamıyor. Mesleğe giriş bir türlü kabul edilebilir bir sisteme kavuşturulamıyor, liyakat ve kalitesizlik örnekleri, bağımsızlık ve tarafsızlık endişesi, “siyasetin yargısallaşması”, sürekli değişen yasalar, “terör suçu” tanımının her kesimin içine sinecek şekilde yapılamayışı, tutuklama ya da serbest bırakma kararlarındaki adaletsizlikler, hapis cezasının az bir bölümünün cezaevinde geçirilmesini amaçlayan şartlı tahliye, açık cezaevine geçme, denetimli serbestlik, adli kontrol gibi düzenlemelerin cezaları caydırıcı olmaktan çıkarması gibi sorunlar yargıya güveni nerede ise yok düzeyine indiriyor.
Bütün bunlar suça yönelimi daha da cesaretlendiriyor.
Çözüm nedir?
Çözüm: erkler ayrımı, bağımsız ve tarafsız yargı, yani demokrasi ve hukuk devletidir.
Bağımsız ve güçlü savunma bağımsız ve tarafsız yargıda, bağımsız ve tarafsız yargı gerçek hukuk devletinde, gerçek hukuk devleti ise eksiksiz demokraside olur.
Bunların gerçekleşmesi ise hepimizin gerçekten istemesine bağlıdır.