Güneş Gürseler
Rahşan Ecevit’in vefatı bir kez daha rahmetli Bülent Ecevit’i ve örnek evliliklerini hatırlattı, rahmet dileklerimizi tekrarladık.
12 Eylül 1980’e kadar gençlik kolu üyesi, il gençlik kolu başkanı, ana kademe il sekreteri olarak CHP Tekirdağ örgütünde görev yaptığım dönemde kendilerini tanıdım. Sonrasında Arayış Dergisi’nin Trakya’da dağıtılmasında arkadaşlarımızla yardımcı olduk. Yeniden partileşme çalışmalarında çeşitli temaslarımız oldu ancak Ecevit’lerin CHP’lilerden uzak durmadaki kararlılıkları karşısında Sosyal Demokrasi Partisi’nin (SODEP) örgütlenmesinde ve Sosyaldemokrat Halkçı Parti’nin (SHP) oluşumunda görev yaptım. Ecevit’ler de Demokratik Sol Parti’yi (DSP) kurdular. Sonuçta sosyal demokratlar ikiye bölünmüş olarak partileşti. Bu bölünmüşlüğün zararlarını aşmaya çalışırken CHP’nin yeniden açılması gündeme geldi. Ecevit’ler gene uzak durdular. Bu süreçte SHP’yi kapatmadan gerçekleşecek bir yapılanmanın gücü üçe bölmekten başka bir işe yaramayacağını belirterek SHP’den istifa ettim. (Sanırım üç parti ile girilen 1994 yerel seçimlerinin ülkeyi AKP zihniyetine teslim edip bugünlere getiren sonuçları haklılığımı gösterdi.) İstifamın ardından davetleri üzerine katıldığım DSP’de bir süre parti meclisi üyesi olarak görev yaptım.
Ne yazık ki yüzyılı aşan demokratikleşme sürecinde demokrasimizi kurumlaştıramadık.
Erkler ayrımını içselleştirip kurumlaştıramadık.
Demokrasilerin vazgeçilmez unsuru olarak nitelediğimiz siyasi partilerimizi kurumlaştıramadık.
Fakat liderlerimizi kurumlaştırdık. Kişilikleri partilerinin önüne geçti
Ecevit’ler, Süleyman Demirel, Turgut Özal, Necmettin Erbakan, Alpaslan Türkeş. Recep Tayyip Erdoğan, Devlet Bahçeli, Doğu Perinçek başlı başına birer kurum oldular.
Turgut Özal ve Süleyman Demirel cumhurbaşkanlığını tercih edip partilerinin başından ayrılınca partileri devam edemedi.
Parti yerine liderler kurumlaşınca başında bulundukları yapılar da gerçek demokrasiyi özümsemeyen ve böyle bir gayrete gerek görmeyen yapılara dönüştü. Bu nitelik diğer siyasi partiler ve liderleri için emsal oluşturdu. Hatta bazı meslek kuruluşları ve sivil toplum örgütleri de bu kötü örneği emsal aldılar. Toplum olarak bu uygulamayı o kadar benimsedik ki liderleri seçim kazanan adaylar atamadaki başarıları için alkışladık. Tek adam anlayışını yerleştirdik. Partiyi yönetmede demokrat olmayan, farklı düşüneni hoş görmeyen liderden ülkede demokrasiyi gerçekleştirmesini bekledik.
Bu tür liderlik politika belirlenmesinde de tek seçici oldu. Bu uygulamaların verdiği zararları tarih yazacaktır. Sadece 6. Cumhurbaşkanımız Fahri Korutürk’ün anıları okunursa ülkeyi 12 Eylül 1980’e götüren hükümet buhranlarının nasıl yaratıldığı görülür.26.1.2020