Table of Contents Table of Contents
Previous Page  1059 / 1068 Next Page
Information
Show Menu
Previous Page 1059 / 1068 Next Page
Page Background

önlenmeleri -ekonomik ve sosyal kalkınma hedefleriyle uyumlu olarak- belirli hukuki ve

teknik esaslara göre düzenlemektir.(18)

Çevre korunmasında uyulacak temel esasları belirleyen "ilkeler' başlıklı

üçüncü maddede yasanın uygulanmasında uyulacak ilkeler belirlenmektedir. Maddede

esas itibariyle, çevrenin korunması konusunda Devlet yanında vatandaşın da

sorumluluk taşıdığı, çevre korunması ve kirliliğine ilişkin karar ve önlemlerin tesbit ve

uygulamasında bunların kalkınma çabalarına olan etkileri

dikkate alınarak

değerlendirilmesi gerektiği ifade edilmektedir.(19)

Yasanın amaç ve ilkelerini

düzenleyen bu maddeler birlikte

değerlendirildiğinde (bu maddeler değişiklik tasarısında da aynen korunmaktadır)

çağdaş çevre politikalarının aksine Yasanın çevre ve ekonomiyi karşıt gören 1970'li

yılların "önce ekonomi, sonra çevre" anlayışını benimsediği görülmektedir.

Çevre ve ekonomiyi birbirinin karşıtı görmek ve ikisi arasında seçim

yapmaya çalışmak oldukça yanlış bir yaklaşımdır. Böyle bir yaklaşım bizi ekonomi için

çevreyi

yok edebileceğimiz ya da çevreyi

korumak için kalkınmadan

vazgeçebileceğimiz gibi bir sonuca götürür. Oysa ne kalkınma ya da gelişme tümüyle

durdurulabilir ve ne de çevrenin korunmasından vazgeçilebilir. insanlık yaklaşık yirmi

yıldır refah ve mutluluk ölçüsü olarak sadece ekonomik değerlerin alınmasının

yanlışlığını tartışmaya başlamıştır. Geniş bir toplumsal güvenlik sistemi, dengeli bir gelir

dağılımı, sağlıklı ve dengeli bir çevre gibi ölçütler de ülkelerin refah ve mutluluk

düzeyinin belirlenmesinde göze alınacak ölçütlerden sayılmaya başlandı. Birçok ülke ve

uluslararası

örgütlenme de çevre-ekonomi

dengesini

benimseyen politikaları

uygulamaya koymaya başladı. Bu çağdaş yaklaşımları içeren kalkınma politikası olarak

da "sürdürülebilir kalkınma" anlayışı ortaya atıldı.

Çağdaş çevre politikasının ekonomik temeli, sürdürülebilir kalkınmadır.

Her türlü kararın alınmasında, ekonomik ve çevresel boyutun bütünleştirilmesi anlamına

gelen sürdürülebilir kalkınma, bugünün gereksinmelerini

ve beklentilerini

gelecek

kuşakların gereksinmelerinden ödün vermeksizin karşılama yollarından birisidir.(20)

Türkiye bu anlayışın özellikle yasama ve yürütme boyutunda benimsendiği

bir düzeye gelememiştir. Ülkemiz henüz "çevre mi, ekonomi mi?" tartışması

aşamasındadır ve temel politikalar belirlenirken ekonomik kaygılar çevrenin korunması

kaygılarının önüne geçmektedir. Bu anlayışın hergün yeni bir örneği yaşanmaktadır.

Birinci sınıf tarım alanları mahkeme kararlarına rağmen endüstriyel ve

kentsel

yerleşime açılmakta,

yasalara ve imara aykırı

yapıların temelleri

Cumhurbaşkanı, Başbakan ve bakanlar tarafından atılmakta, mahkeme kararları

uygul anmamaktad

i

r.

Bütün bunların temelinde de "önce ekonomi" anlayışı yatmaktadır. Bu

anlayışın en güncel ve en veciz ifadesi de; "KOÇ-FROD ORTAKllGI FABRiKASıNı

KURSUN DiYE ÇANKAYA'NIN BAHÇESiNi BiLE VERiRiM." dir.(21) Bu anlayış ortaya

kondukça "kuralları çiğneyenlere devletin göz yumuşunda da müthiş bir artış görülmeye

başlandı." ".., hukuksuzluk bir kez başlamaya görsün; yağ lekesi gibi her yana yayılır.

Yargı kararlarına aldırış edilmeyince, arkasından genel ve yerel yönetimlerin yine

kendilerince konan kurallara aldırış etmeyişıeri başladı."(22)