YENİ AVUKATLIK YASASI'NA GEREK VAR MI?
Av. Güneş Gürseler
Hemen yanıtlayayım, var. Pekiyi, neden gerek var? Çünkü ülkemizin hukukçuları olarak, belki de toplumsal özelliğimiz, “kazuist” bir anlayışa sahibiz. Elimizdeki mevzuatı yorumlarımızla, uygulamamızla canlandırıp geliştirmiyoruz. Her soruna somut bir yasal düzenleme arıyoruz. Bu anlayış Avukatlık Yasası’nın uygulanmasında da geçerli. Meslek örgütlerimiz etkin ve yönlendirici kararlar alamıyor, önderlik edemiyorlar. “Ne yapalım yasa böyle.” bahanesi ile mevzuatta değişiklik yapılması bekleniyor.
Oysa Avukatlık Yasası’nın barolara ve Türkiye Barolar Birliği’ne tanıdığı yetkiler hakkıyla kullanılsa temel sorunlarımızın çözümünde çok önemli yol alınabilir. Avukatlık Yasası’nın 76 ncı maddesi, baroları avukatlık mesleğini geliştirmek, meslek mensuplarının birbirleri ve iş sahipleri ile olan ilişkilerinde dürüstlüğü ve güveni sağlamak; meslek düzenini, ahlakını, saygınlığını, hukukun üstünlüğünü, insan haklarını savunmak ve korumak, avukatların ortak ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla tüm çalışmaları yürüten, tüzel kişiliği bulunan, çalışmalarını demokratik ilkelere göre sürdüren kamu kurumu niteliğinde meslek kuruluşları olarak tanımlıyor. Baro Yönetim Kurulunun görevlerini belirleyen 95 inci maddenin birinci fıkrası; “Avukatlık onurunun ve meslek düzeninin korunmasını, mesleğin adalet amaçlarına uygun olarak bağlılık ve onurla yapılmasını sağlamak” görevlerini veriyor. Türkiye Barolar Birliği’nin görevlerini düzenleyen 110 uncu maddenin üçüncü ve dokuzuncu fıkraları da; “Baro mensuplarının genel menfaatlerini ve meslekin ahlâk, düzen ve geleneklerini korumak” “Avukatların meslekte gelişmelerini teşvik edecek ve sağlayacak her türlü tedbirleri almak” hükmünü içeriyor. Meslek örgütlerimiz bu yetkilerini kullanıp yeni yasayı beklemeden görevlerini yerine getirseler neler yapabilirlerdi:
- Hukuk fakültelerinin müfredat programlarına müdahale edebilir öğretim üyelerinin nicelik ve niteliğini değerlendirerek eğitim kalitesini yetersiz gördüklerinin mezunlarını stajyer listesine kabul etmezler böylelikle fakülte açılması furyasının önüne geçerler, kalitenin yükselmesini sağlayabilirlerdi.
- Her baro için uygun stajyer ve avukat sayısını saptayabilir, bu sayı üstündeki başvuruları kabul etmeyebilirlerdi.
- Serbest muhasebecilerin kendi yasalarına rağmen başardıkları gibi yönetmelikle “staj başarı değerlendirme yöntemi” olarak avukatlık stajına girişte, stajın devamında ve sona ermesinde “başarı yoklamaları” yapabilirlerdi.
- Avukatlık Kanunu Yönetmeliği’nin 6.9.2008 tarihinde yürürlüğe giren “Sürekli Avukatlık Hizmetlerinde Uygulanacak Esaslar”ı düzenleyen hükümlerini titizlikle uygulasalar hem bankalara, iletişim ve elektrik şirketlerine avukatlık yapan meslektaşlarımızın sorunlarını çözerler hem haksız rekabeti önlerler hem de avukatlık ücret sözleşmesinin baro onayından geçirilmesinin zorunlu olması yolunda önemli bir adım atarlardı.
- Avukatlık Yasası’nın 44 üncü maddesi kapsamında “avukatlık bürosu” ve “avukatlık ortaklığı” şeklinde birlikte çalışma yöntemlerini çekici kılacak olanaklar yaratılarak “ücretli avukat” gibi mesleğin özüne aykırı birlikte çalışma yönteminin tercih edilmesinin önüne geçilebilirdi.
- 44 üncü maddenin yabancı avukatlık ortaklıklarının yalnızca yabancı hukuklar ve milletlerarası hukuk konularında danışmanlık hizmeti verebilmelerine olanak tanıyan düzenlemesi titizlikle uygulansa yaşanan keyfiliklerin önüne geçilebilirdi.
- Meslek içi eğitimin sürekli ve zorunlu olmasını sağlayabilirlerdi.
- Mesleki sorumluluk sigortası zorunlu olmasını sağlayabilirlerdi.
Bütün bunları yapamamanın temel nedeni niceliksel bozulmadır. Meslek örgütlerimiz akan sele teslim olmuşlar, seli durdurmak yerine akmasını sağlama gayretine girmişlerdir.
İşte öncelikle bu seli durdurmak için yeni bir Avukatlık Yasası’na gerek var.