ANAYASA MAHKEMESİ'NİN MESLEĞİMİZ İÇİN KABUL ETTİĞİ YA DA MESLEĞİMİZDE GEÇERLİ OLMASINI İSTEDİĞİ İLKELER

Makaleler / Hukuk Makaleleri | 10.10.2011

Av. Güneş Gürseler


- Avukatlık mesleği bir kamu hizmetidir, avukat, yargılama süreci içinde adaletin bulunup ortaya çıkarılmasında görev alarak kamu yararına hizmet etmektedir.

- “Bilgi ve deneyimlerini öncelikle adalet hizmetine vererek, adalete ve hakkaniyete uygun çözümler için hukuk kurallarının tam olarak uygulanmasında yargı organlarıyla yetkili kurul ve kurumlara yardımı görev bilen avukatın, hukuk devletinin yargı düzeni içindeki yeri özellik taşımaktadır.”


- “Avukatların, savunma görevini üstlenmeleri ve adaletin gerçekleşmesine katkıları, mesleğin özelliği sayılmakta ve kimi kısıtlamalara bağlı tutulmalarının haklı nedenlerini oluşturmaktadır. Avukatlık mesleğini seçenlerin, avukatlık adına uygun biçimde görevlerinin gereklerini özenle yerine getirmeleri, avukatlık unvanından ayrı düşünülemeyecek saygı ve güveni koruyup güçlendirmenin başta gelen koşullarından biridir.”

- “Hukuk devletinin olmazsa olmaz koşulu olan “bağımsız yargı”, yargının olmazsa olmaz koşulu olan “savunma” ile birlikte anlam kazanır. Savunma, “sav-savunma-karar” üçgeninden oluşan yargının vazgeçilmez öğesidir. Adaletli bir yargılamanın varlığı, ancak avukatın etkin katılımıyla sağlanabilir. Avukatlığın önemi ve özelliği nedeniyle bu mesleğe girişin kimi koşul ve kayıtlamalara bağlı kılınması, hukuk devletinin ve adil yargılanma hakkının gereğidir.”












ANAYASA MAHKEMESİ’NİN MESLEĞİMİZ İÇİN KABUL ETTİĞİ YA DA MESLEĞİMİZDE GEÇERLİ OLMASINI İSTEDİĞİ İLKELER



- “Avukatın seçkinliği ve üstün nitelikler taşıması, hem kamunun hem de yargının beklediği bir husus olup, bunun sağlanmasında mesleğin gelişmesine katkı kadar mesleğe seçilme de önem kazanır. Sadece temel hukuki konularda eğitilmiş olmak, bir mesleği yürütmek için yeterli olamaz. Mesleki açıdan yetkinlik, stajyerlik gibi özel eğitimlerin yanı sıra mesleğe girişte seçme ya da elemeyi de içerir. Yargının kurucu unsurlarından olan, bağımsız, serbestçe temsil eden, hukuksal ilişkilerin düzenlenmesinde, her türlü hukuksal sorun ve uyuşmazlıkların adalet ve hakkaniyete uygun olarak çözümlenmesinde ve hukuk kurallarının tam olarak uygulanmasında temel görev üstlenen avukat, hak arama özgürlüğü ve adil yargılanma hakkının da önemli bir unsurudur.

Güçlü ve bağımsız savunma mesleği;
hukukun üstünlüğünün,
hukuksal uzlaşmanın,
adil yargılanma duygusunun
ve
toplumsal barışın
güvencesi olup bu değerler, mesleğinde yetkin bağımsız savunucularla teminat altına alınmıştır. “










- MESLEKİ SAYGINLIĞIMIZIN KİŞİSEL SAYGINLIĞIMIZA BAĞLI OLDUĞUNA ÖZEN GÖSTERMİYORUZ.

Başkalarından bekleyebileceğimiz saygı nın kendimize duyduğumuz saygıdan fazla olamayacağı gerçeği karşısında, mesleğimize ne kadar çok saygılı davranırsak toplumdan o kadar saygı göreceğimizi unutuyoruz.

Belki de çok az bedel ödeyerek, sadece herhangi bir hukuk fakültesini bitirerek kolayca elde ettiğimiz için mesleğimizin değerini bilmiyoruz.

Cüppemizin yakasının temizliğinden, kıyafetimize, büromuzun düzeninden tüm ilişki ve davranışlarımıza kadar genel özelliğimiz bu değeri bilmediğimizi gösteriyor. Adliye çalışanları ile meslektaşlarımızla, müvekkillerimizle ve karşı tarafla ilişkilerimizin ortalaması da hep bu genellemeyi doğruluyor. Bunun bir başka kanıtı da uğradığımız saldırılardır. TBB kayıtlarına göre 2009 yılı içinde toplam 13 meslektaşımız saldırıya uğradı, bu saldırıların biri ölümle sonuçlandı. 2008 yılında bu sayı 24 idi ve bu saldırıların ikisi ölümle sonuçlandı. Son dokuz yılın toplamı 257, ortalaması ise 28 ve bu saldırılarda 16 meslektaşımız yaşamını yitirdi.

Dünyada benzeri olmayan sayıdaki bu saldırıları gerçekleştirenler ise genelde ya müvekkillerimiz ya da üstlendiğimiz işin karşı tarafı. Yani kendi müvekkillerimiz de onların hasımları da bizleri kolayca saldırılabilecek konumda görüp saygı duymuyorlar.












- ŞİKAYET ETTİĞİMİZ OLUMSUZLUKLARA UYUM SAĞLADIĞIMIZ İÇİN İYİLEŞTİRİLMELERİNDEN KORKUYORUZ.

Örneğin; “zorunlu müdafilik” gibi mesleğimizin en önemli güç kaynağını “cmk avukatı” gibi bize özgü bir kavrama indirgeyip sınırladık şimdi de bu sınırlar içinde maddi koşullarımızın iyileştirilmesini istiyoruz. Sorunu “müdafi tayini” boyutu ile değerlendirerek çözümünü de bu kapsamda düşünmek istemiyoruz.

Örneğin; Avukatlık Yasası’na, Avukatlık Yasası Yönetmeliği’ne, Meslek Kuralları’na Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi’ne aykırı ücret sözleşmelerini büyük gayret ve tavizlerle bankalar, telefon şirketleri gibi kurumlarla imzalıyor, devamı için de özveri ile çalışıyoruz. Sonra da bu sözleşmelerin tarafı olanımız, olmayanımız ve meslek örgütlerimiz hep birlikte koşullarının kötülüğünden yakınıyor ancak düzeltilmesi için hiçbir şey yapmıyor, yönetmelik değişikliğini dahi uygulamıyoruz. Belki de işimize gelmiyor.

Örneğin; Avukatlık Yasası’nda “avukatlıkla birleşebilen işler” arasında sayılan “bir avukat yazıhanesinde ücret karşılığında avukatlık” hizmetini “ücretli avukat”, “işçi avukat” gibi tanımlamalarla yasa ile bağdaşmayan bir uygulama ve emek sömürüsü olarak sürdürüyoruz. Düzeltilmesini isterken üzerinde durduğumuz ise sadece maddi koşullar, bu tür avukatlık hizmetinin yasa içinde ayrıca tanımlanmasını istemiyor, bu yoldaki önerilere karşı çıkıyor hatta davalar açıyoruz.






Türkiye'de meslek gruplarına ve kurumlara güven endeksi
Mayıs 2010



Güven Endeksi
(yüzde)
Sıralama Meslek Grupları ve Kurumlar 2009 2010
-------- --------------------------- -------- --------
1- Öğretmenler 92 89
2- İtfaiyeciler 88 86
3- Doktorlar 90 86
4- Postacılar 82 80
5- Ordu 86 78
6- Polis 78 72
7- Din Adamları 68 62
8- Hakimler 83 62
9- Kamu Görevlileri 68 61
10- Çevre Örgütleri 64 59
11- Avukatlar 70 49
12- Pazar Araştırmacıları 59 46
13- Büyük Şirket Yöneticileri 55 44
14- Vakıflar 63 43
15- Bankacılar 60 42
16- Sendikalar 50 39
17- Gazeteciler 44 36
18- Reklamcılar 41 26
19- Pazarlama Profesyonelleri 23 22
20- Politikacılar 27 19











HUKUK FAKÜLTELERİNİN AKREDİTASYONU


(Tüm Hukuk Profesyonellerinin Avukatlık Yapmasa da Baro Üyesi Olabilmesi ya da Hakim, Savcı Olabilmek İçin Avukatlık Yapma Koşulu)

ABD Barolar Birliği, ABD hukuk sisteminde sistemin temel yapı taşını avukatların oluşturmasından aldığı güç ve yetki ile hukuk fakülteleri üzerinde akreditasyon yetkisine sahiptir. Savcıların avukatlar arasından seçimle belirlendiği, yargıçların onlarca yıl avukatlık yapan tecrübeli avukatlar arasından atandığı ABD nde doğal olarak avukat, savcı ve hakimlerin tamamı Baro ve Barolar Birliği’nin üyesidirler. Bu üç meslek grubunun tamamının üyesi olduğu bir meslek üst kuruluşu, böyle bir temsil gücüne sahip olunca hukuk fakülteleri üzerindeki akreditasyon yetkisini etkinlikle kullanabiliyor. ABD Barolar Birliği’nin web sitesinde hukuk fakültelerinin akreditasyonu için aranan şartlar ve standartlar, akreditasyon komitesi ve diğer gereklilikler duyurulmaktadır.



















TÜRKİYE BAROLAR BİRLİĞİ VE YÜKSEK YARGI TANIMI


Anayasa Mahkemesi’nin avukatlık mesleği ve onun meslek örgütü hakkındaki bu değerlendirmesinden sonra Türkiye Barolar Birliği’nin “yüksek yargı” tanımı içinde olduğunu açıklayacak başkaca bir desteğe gerek kalmamakla birlikte, Türkiye Barolar Birliği Başkanı’nın protokoldeki yerini düzenleyen Avukatlık Kanunu’nun 111. maddesini hatırlatabiliriz.

Eksiksiz demokrasiye ulaşamadığımız, gerçek hukuk devletini oluşturamadığımız ve yargı erkini de gerçekten bağımsız kılamadığımız için yaşadığımız güncel yargı sorunlarına çözüm “yüksek yargı” içinde aranırken yaklaşık 70.000 avukatı ve 78 baroyu temsil eden Türkiye Barolar Birliği’nin bu tanım içinde işlevlendirilmemesi çözüme ulaşmayı engelleyen en önemli etkenlerden biri, toplumumuzdaki ayrışmaların da bir başka örneğidir.

Konuya bu yazı ile dikkat çekme gereksinimini, Sayın Cumhurbaşkanı’nın, yargı uygulamalarının yarattığı tartışmalar üzerine, geçtiğimiz günlerde Anayasa Mahkemesi, Yargıtay ve Danıştay sayın başkanları ile yaptığı görüşmeler ve Yeni Yıl nedeni ile “yasama, yürütme ve yargı organları başkanlarına verilen yemek” üzerine duyduk.

Hangi konuyu kimlerle görüşeceği, kimleri davet edeceği elbette Sayın Cumhurbaşkanı’nın takdirlerindedir. Ancak sorunun tarafları ve sorumlulukları dikkate alındığında yargı erkinin sorunlarına çözüm aranırken savunma örgütünün dışarıda bırakılarak görüşlerinin önemsenmemesi önemli bir eksikliktir.

Yaşanılan yargısal bunalıma sadece yüksek yargıçlar ile görüşülerek çözüm bulunamaz. Bu bunalımdan doğrudan etkilenen vatandaşın kendisidir. Hakkının teslim edilmesini, adaletin gerçekleşmesini bekleyen vatandaşın temsilcisi olarak bunalımı fiilen yaşayan da avukattır. Bu nedenle avukatların örgütünün katkı koymadığı çözüm eksiktir.













TÜRKİYE BAROLAR BİRLİĞİ “STK” DEĞİLDİR!

Avukatlık Kanunu “Birlik, tüzel kişiliğe sahip kamu kurumu niteliğinde bir meslek kuruluşudur.” hükmünü içeren 109 uncu maddesinin ikinci fıkrasında bütün açıklığı ile Türkiye Barolar Birliği’ni tanımlamıştır. (Aynı tanım 76 ıncı maddede barolar için de yapılmıştır.) Kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarının tanımı da Anayasamızın 135 inci maddesinde yapılmıştır.

Yürürlükteki mevzuat açısından kamu kurumu niteliğinde meslek kuruluşu olan barolar ve Türkiye Barolar Birliği diğer kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarından farklı ve ayrıcalıklıdır. Anayasa Mahkemesi’nin 5558 sayılı “Avukatlık Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun”un avukatlık sınavını kaldıran yasayı iptal kararının gerekçesi bu farkı ortaya koymaktadır.

Savunma mesleğinin, baroların ve Türkiye Barolar Birliği’nin yargı erki içindeki yeri Türkiye Barolar Birliği’nin 2001 ve 2007 Anayasa önerilerinde en açık şekli ile vurgulanarak savunma mesleği ve baroların Anayasa’nın yargı bölümünde yer alması önerilmiştir.
Bu uygulamaların en önemlileri, Sayın Cumhurbaşkanı’nın “yüksek yargı” başlığı altında yüksek mahkeme başkanları ile yargı sorunlarını görüştüğü toplantılara Türkiye Barolar Birliği’ni davet etmeyip, terör konusunda “önde gelen sivil toplum kuruluşları” ile yaptığı toplantıya Türkiye Barolar Birliği’ni davet etmesidir.
Avukatlar, barolar ve Türkiye Barolar Birliği ülkemizin içinde bulunduğu terör sorununun çözümü için önerilerini yıllardır her ortamda yazılı ve sözlü olarak dile getirmişlerdir.(2) Ayrıca bu onlara Avukatlık Kanunu’nun verdiği bir görevdir. Avukatlık Kanunu 76 ncı ve 110/17 nci maddeleri ile barolar ve Türkiye Barolar Birliği’ne “Kanunların memleket ihtiyaçlarına uygun olarak gelişmesi ve yürütülmesi yolunda dileklerde, yayınlarda bulunmak, gerekirse ön tasarılar hazırlamak”, “Hukukun üstünlüğünü ve insan haklarını savunmak ve korumak, bu kavramlara işlerlik kazandırmak” görevlerini vermiştir. Bu görüşleri Türkiye Barolar Birliği’nden doğrudan dinlemek önemlidir ancak bu sunuşun “önde gelen sivil toplum kuruluşları” arasında yapılmasını istemek savunma mesleğinin ve örgütünün yasal konumlarına uygun değildir.
Türkiye Barolar Birliği ve barolar kendi görevlerini yerine
getirirken uygun gördükleri sivil toplum kuruluşları ile birlikte çalışarak sivil toplum inisiyatifi göstermektedirler. Ancak bu, kendi seçtikleri alanlarda gönüllü olarak mücadele eden ülkenin tüm sivil toplum kuruluşlarının “önde gelenleri” arasında savunma örgütünün de değerlendirileceği anlamına gelemez. Yargı erkini oluşturan savunmanın temsilcisi kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşunun sayıları 150 bini bulan sivil toplum kuruluşları arasında ve fakat yargı erkinin dışında kabul edilerek muhatap alınmasının tek sonucu savunmanın yargı erki içindeki yeri ve işlevinin önemsenmemesi olmaktadır.
NİCELİKSEL BOZULMA

Yıllardır mesleğimiz ile ilgili en somut “gelişme” meslektaşlarımızın niceliksel artışı olarak devam ediyor. Türkiye Barolar Birliği web sayfasında belirtildiği şekli ile 2009 yıl sonunda barolarda kayıtlı avukat sayısı 66.260 son iki yıldaki artış ise 5550. 2010 yılında genel kurullar yapılana kadar verilecek ruhsatları da eklersek artış yaklaşık 7000 oluyor. Toplumumuzda her 1000 kişiye bir avukat düşüyor. 31.12.2009 tarihi itibari ile 24.989 u İstanbul’da olmak üzere Ankara, İstanbul ve İzmir’in avukat sayısı 40.053 ile ülke toplamının yarısından fazla.

Yaşadığımız bütün sorunların temelinde bu niceliksel bozulma var. Örneğin İstanbul Barosu’nun ulaştığı bu üye sayısı ile genel kurul için herhalde bir stadyumu hazırlaması gerekecek!

Bu tablo genel kurullarımızın mesleğimizin temel sorunlarını tartışarak, seçilecek başkan ve kurulları yönlendirip bağlayacak kararlar almasına olanak tanımıyor. Kaldı ki gündem hazırlanırken temel sorunların tartışılmasına somut gündem maddeleri ile olanak tanınmıyor.




ADANA E K Toplam


2007 954 480 1434

2008 952 502 1454

2009 977 535 1512

Artış 23 55 78


















ÖNERİLERİM:
1. BAROLAR VE TÜRKİYE BAROLAR BİRLİĞİ, HUKUK FAKÜLTELERİNİN MÜFREDAT PROGRAMLARINA MÜDAHALE ETMELİ, ÖĞRETİM ÜYELERİNİN NİCELİK VE NİTELİĞİNİ DEĞERLENDİRMELİ VE EĞİTİM KALİTESİNİ YETERSİZ GÖRDÜKLERİ HUKUK FAKÜLTELERİNİN MEZUNLARINI STAJYER LİSTESİNE KABUL ETMEMELİDİR.
2. BAROLAR, TÜRKİYE BAROLAR BİRLİĞİ İLE BİRLİKTE HER BARO İÇİN UYGUN STAJYER VE AVUKAT SAYISINI SAPTAMALI VE BU SAYI ÜSTÜNDEKİ BAŞVURULARI KABUL ETMEMELİDİR.
3. BAROLAR VE TÜRKİYE BAROLAR BİRLİĞİ HAZIRLAYACAKLARI YÖNETMELİKLE “STAJ BAŞARI DEĞERLENDİRME YÖNTEMİ” OLARAK AVUKATLIK STAJINA GİRİŞTE, STAJIN DEVAMINDA VE SONA ERMESİNDE “BAŞARI YOKLAMALARI” YAPABİLİR.
4. MESLEK İÇİ EĞİTİM SÜREKLİ VE ZORUNLU OLMALIDIR.
5. MESLEKİ SORUMLULUK SİGORTASI ZORUNLU OLMALIDIR.
6. AVUKATLIK ÜCRET SÖZLEŞMESİNİN BARO ONAYINDAN GEÇİRİLMESİ ZORUNLU OLMALIDIR. BU DÜZENLEME YAPILANA KADAR AVUKATLIK KANUNU YÖNETMELİĞİ DEĞİŞİKLİĞİ HÜKÜMLERİ TİTİZLİKLE UYGULANARAK ÖNCELİKLE SÜREKLİ AVUKATLIK HİZMETİ İÇEREN SÖZLEŞMELERİN BAROLARIN İNCELEMESİNDEN GEÇİRİLMESİ SAĞLANMALIDIR.


Yol Tarifi