BİR ÖZELEŞTİRİ; BİZ AVUKATLAR, SORUNLARIMIZI NEDEN ÇÖZEMİYORUZ?
Av. İ. Güneş Gürseler
Mesleğimizin ülkemizdeki gelişimi ve kurumlaşması ne yazık ki uzun geçmişi ile kıyaslanamayacak düzeydedir. İçinde bulunduğumuz durum bugün pek çok ülkeden oldukça geri. Yaşadığımız sorunları, bunların nedenlerini, nasıl çözümlenebileceğini çok yazdık ve konuştuk ancak çözemedik. Sorunları ve çözümlerini biliyoruz fakat çözemiyoruz.
Avukat olarak müvekkillerimizin sorunlarını çözebiliyoruz, siyasette etkin olanlarımız eliyle toplumsal sorunların çözümüne katkı koyuyoruz, mesleğimizin sorunlarını ise çözemedik, çözemiyoruz.
Neden?
Belki de soruyu farklı sorabiliriz; avukatlar sorunlarının çözümünü istiyorlar mı ya da isteseler böyle davranırlar mı?
Bu yazımda işte bu konunun, neden çözemediğimizin üzerinde durmak istiyorum, sorunları ve çözüm önerilerimi tekrarlamayacağım. (Sorunlara ve çözümlerine ilişkin görüşlerime geniş olarak www.gurselertufan.av.tr adresinden ulaşabilir.)
- MÜVEKKİL, YAZIHANE VE ADLİYE ÜÇGENİNE HAPSOLDUK.
“Avukatlık Bürosu” ya da “Avukatlık Ortaklığı” çalışma şeklini yaygınlaştıramadığımız ve genelde yalnız çalıştığımız için bu üçgenin içinden kolay çıkamıyor, ne kadar şikayet etsek mesleki sorunlarımızın çözümüne katkı koyamıyoruz. Barolarımızın üye sayısı artsa da meslek örgütümüzle ilgilenip çalışmalara katılanımızın sayısı pek artmıyor. Sivil toplum örgütleri ve siyasi partilerdeki etkinliğimiz de aynı oranda.
Oysa hem mesleğimize hem de içinde yaşadığımız topluma karşı sorumluluklarımız var. Çözümü istemek, gerçekleşmesi için katkı koymak ve emek vermek zorundayız.
- MESLEK ÖRGÜTÜMÜZÜ ALTINDA TOPLANILACAK BİR ÇATI OLARAK BENİMSEYEMEDİK.
Hapis olduğumuz üçgenin içinde örgütlülüğü pek benimseyemedik, yasal zorunluluklar dışında meslek örgütümüzle ilişkiye istekli olmadık. Genel yaklaşımımız; “Baro bana ne veriyor ki?” oldu. Bu anlayış baro yönetimlerini sorunları önemseyen ve katkı koymaya çalışan sınırlı sayıdaki meslektaşımıza bıraktı. Biz de onlara “barocu” dedik.
Bu yaklaşıma bir de mesleki sorunlarımıza çözümler üretmede ve bunları birlikte tartışmadaki eksiğimiz eklenince barolarımızın güncel konulardaki ayrışmaları öne çıkıyor, mesleki sorunlara çözümün ortak zemini kolay oluşmuyor.
- MESLEKİ SAYGINLIĞIMIZIN KİŞİSEL SAYGINLIĞIMIZA BAĞLI OLDUĞUNA ÖZEN GÖSTERMİYORUZ.
Başkalarından bekleyebileceğimiz saygı nın kendimize duyduğumuz saygıdan fazla olamayacağı gerçeği karşısında, mesleğimize ne kadar çok saygılı davranırsak toplumdan o kadar saygı göreceğimizi unutuyoruz.
Belki de çok az bedel ödeyerek, sadece herhangi bir hukuk fakültesini bitirerek kolayca elde ettiğimiz için mesleğimizin değerini bilmiyoruz.
Cüppemizin yakasının temizliğinden, kıyafetimize, büromuzun düzeninden tüm ilişki ve davranışlarımıza kadar genel özelliğimiz bu değeri bilmediğimizi gösteriyor. Adliye çalışanları ile meslektaşlarımızla, müvekkillerimizle ve karşı tarafla ilişkilerimizin ortalaması da hep bu genellemeyi doğruluyor. Bunun bir başka kanıtı da uğradığımız saldırılardır. Türkiye Barolar Birliği rakamlarına göre yılda ortalama 20 kadar yaralama ya da ölümle sonuçlanan saldırıya uğruyoruz. (http://www.barobirlik.org.tr/calisma/haberler/belgeler/saldirilar.aspx) Dünyada benzeri olmayan sayıdaki bu saldırıları gerçekleştirenler ise genelde ya müvekkillerimiz ya da üstlendiğimiz işin karşı tarafı. Yani kendi müvekkillerimiz de onların hasımları da bizleri kolayca saldırılabilecek konumda görüp saygı duymuyorlar.
- ŞİKAYET ETTİĞİMİZ OLUMSUZLUKLARA UYUM SAĞLADIĞIMIZ İÇİN İYİLEŞTİRİLMELERİNDEN KORKUYORUZ.
Örneğin; “zorunlu müdafilik” gibi mesleğimizin en önemli güç kaynağını “cmk avukatı” gibi bize özgü bir kavrama indirgeyip sınırladık şimdi de bu sınırlar içinde maddi koşullarımızın iyileştirilmesini istiyoruz. (“cmk avukatı” için bkz. http://www.istanbulbarosu.org.tr/Detail.asp?CatID=1&SubCatID=1&ID=4840) Sorunu “müdafi tayini” boyutu ile değerlendirerek çözümünü de bu kapsamda düşünmek istemiyoruz.
Örneğin; Avukatlık Yasası’na, Avukatlık Yasası Yönetmeliği’ne, Meslek Kuralları’na Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi’ne aykırı ücret sözleşmelerini büyük gayret ve tavizlerle bankalar, telefon şirketleri gibi kurumlarla imzalıyor, devamı için de özveri ile çalışıyoruz. Sonra da bu sözleşmelerin tarafı olanımız, olmayanımız ve meslek örgütlerimiz hep birlikte koşullarının kötülüğünden yakınıyor ancak düzeltilmesi için hiçbir şey yapmıyor, yönetmelik değişikliğini dahi uygulamıyoruz. Belki de işimize gelmiyor.
Örneğin; Avukatlık Yasası’nda “avukatlıkla birleşebilen işler” arasında sayılan “bir avukat yazıhanesinde ücret karşılığında avukatlık” hizmetini “ücretli avukat”, “işçi avukat” gibi tanımlamalarla yasa ile bağdaşmayan bir uygulama ve emek sömürüsü olarak sürdürüyoruz. Düzeltilmesini isterken üzerinde durduğumuz ise sadece maddi koşullar, bu tür avukatlık hizmetinin yasa içinde ayrıca tanımlanmasını istemiyor, bu yoldaki önerilere karşı çıkıyor hatta davalar açıyoruz.
- TÜRKİYE BAROLAR BİRLİĞİ 30. GENEL KURUL’DAN BU YANA MESLEKİ SORUNLARI ÇÖZMEDE HANGİ ÇALIŞMALARI YAPIYOR BİLMİYORUZ.
Mesleğe girişin düzenlenmesinden Meslek Kuralları’nın yenilenmesine, “müdafi tayini” sorunlarından meslek içi eğitime, mesleki sorumluluk sigortasından Reklam Yasağı Yönetmeliği’nin yenilenmesine, sürekli avukatlık hizmetlerinde uygulanacak esasları belirleyen Avukatlık Yasası Yönetmeliği hükümlerinin uygulanmasının sağlanmasından, avukatlık mesleğine yönelik akademik çalışmaların desteklenmesine, Mesleğe Yeni Başlayan Avukatlar Komisyonu ile Çevre Hukuku Komisyonu’nun etkinliklerinin yeniden sağlanmasından “ücretli avukat” sorununa kadar, herhangi bir yasal düzenleme gerektirmeden çözülebilecek sorunlarımız için son dönemde neler yapılıyor bilmiyoruz. Bildiğimiz, sorunlarımızın her gün nicel ve nitel boyutları ile ağırlaştığı.
Evet, “BİZ AVUKATLAR, SORUNLARIMIZI NEDEN ÇÖZEMİYORUZ?” sorusuna yanıtlarım bunlar.
Bütün sorunların çözümü, yaşadıklarımızın yarattığı olanaksızlıkları olanak görmekten vazgeçip, çağdaş bir avukatlık mesleğini hedefleyerek çözümü istememize ve kendimizi de bu nitelikteki avukatlığı icra edebilecek şekilde yenilememize bağlıdır.9.3.2010